Uluslararası Ceza Mahkemeleri ve Savaş Suçları

Savaş suçlarının tanımlanması ve bu suçları işleyenlerin cezalandırılması sorununa ilişkin düşüncelerin tarihi eski çağlara kadar uzanır. Buna karşın, 19. yüzyıl sonlarından itibaren uluslararası alanda bu konu gündeme gelmeye başlamıştır.  Bu konudaki ilk somut uygulama ile 1. Dünya Savaşı sonrasında karşılaşmaktayız. Fakat bu uygulamanın başarısızlığı karşısında, uluslararası kamuoyu 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde daha duyarlı tepkiler göstermiş ve uluslararası alanda daha yoğun bir iş birliği sağlanmıştır. 20. yüzyılın sonlarında kurulan ad hoc uluslararası ceza mahkemeleri ve 21. yüzyılın başında uygulamaya geçen Uluslararası Ceza Mahkemesi savaş suçlarının tanımlanması ve suçluların cezalandırılması yönünde atılmış başarılı adımlardır.

  1. yüzyıldan başlayarak günümüze gelinceye kadar yapılmış olan birçok antlaşma ve sözleşmelerde, savaş suçu işleyen kişilerin cezalandırılmalarına yönelik hükümler mevcuttur. Buna göre ister sivil ister askeri bir kişi olsun, askeri çatışmalara ilişkin uluslararası hukuk kurallarını ihlal eden herkes, ihlale konu olan eylemlerinden dolayı sorumlu olacak ve savaş suçlusu olarak cezalandırılacaktır.

Savaş suçları kavramı, “savaşan devlet görevlilerinin düşman devletin, işgal edilmiş ulusun veya işgal edilmiş ülkenin mal ve vatandaşlarına karşı giriştiği savaş hukukunun ağır ihlallerinin tümünü” ifade eder. Bu tanımda yer alan bakış açısına paralel bir yaklaşımı “Nuremberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi Statüsü”nün 6/b maddesinde görmek mümkündür. Gerçekten, ilgili düzenleme, savaş suçları kapsamına aşağıdaki eylemlerin girdiğini; ancak, savaş suçlarının bu sayılan eylemlerle sınırlı olmadığını vurgulamaktadır. Bu eylemler şunlardır:

  • Adam öldürme, kötü muamelede bulunma veya işgal edilmiş ülke nüfusunu zorla çalıştırma veya bireyleri başka bir amaç için bir yerden başka bir yere zorunlu göçe tabi tutmak.
  • Savaş tutsaklarına kötü muamelelerde bulunmak veya onları öldürmek.
  • Savaş esnasında ele geçirilen rehineleri öldürmek.
  • İşgal edilmiş ülkenin özel veya kamu mallarını yağmalamak.
  • Askeri operasyonlar açısından gerekli olmayan bir biçimde ve haksız olarak köy ve kentleri tahrip etmek veya yıkmak.

Özet olarak ifade etmek gerekirse; savaş suçu, genel anlamda, savaş sürecinde meydana gelen öldürme, yaralama, adam kaçırma, geniş ölçekli yıkım ve yağmalama eylemlerinden oluşur. Günümüzde, savaş suçlarından dolayı sorumluluk devlet başkanı dâhil, devletin üst düzey yetkililerini de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu durum, bireylerin, uluslararası hukukun sujesi olma doğrultusundaki gelişmelerin bir belirtisi olarak yorumlamak mümkündür.

Savaş suçlarını incelediğimiz bu yazımızda sonuç olarak 1. Dünya Savaşı sonrası imzalanan sözleşmeler ve kurulan ad hoc uluslararası ceza mahkemeleri ve sürekli Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüleri savaş suçunun tanımlanması sorununu bütünüyle çözümleyememesine karşı, bu sorunun çözümüne ilişkin önemli yol alınmasını sağlamışlardır. Mahkemeler savaş suçunu tanımlamaktan kaçınmış sadece savaş suçu teşkil edecek eylemlerin neler olduğunu belirtmekle yetinmişlerdir.

Savaş suçunun kapsamının belirlenmesi yanında uluslararası alanda bu suçu işleyen kişilerin yargılanması konusu da büyük bir sorun olarak yüzyıllar boyunca varlığını korumuştur. Devletler; askeri gereklilik, karşılık hakkı, askerlerinin ulusüstü bir yargı organında yargılanmasını istememe vb. gibi gerekçelerle sürekli veya ad hoc uluslararası ceza mahkemesinin kuruluşunu şüphe ile karşılamışlardır. Bundan dolayı uluslararası kamuoyunun tüm hassasiyetlerine rağmen bu konuda da istenilen gelişmeler sağlanamamıştır.

Diğer yandan, özelikle, II. Dünya savaşı sonrası yaşanan gelişmeler ve kurulan ad hoc uluslararası ceza mahkemeleri ile Sürekli Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüleri gerek savaş suçunun tanımlanması gerekse bu suçu işleyen kişilerin yargılanması açısından bizlere gelecek için umut vermektedir. Bu bağlamda yazımızı sonlandırırken savaşın her türlüsünün sonlandırılmasını temenni etmekteyiz ancak eğer devletler arasındaki ihtilaflar savaş yöntemi ile çözülmeye çalışılırsa savaş suçları konusunda savaşan devletlerin daha dikkatli davranması gerektiği ve askerlerin bu yönde eğitilmesi gerekliliği önem arz etmektedir.