hatali_hekim_uygulamasi

Hatalı Hekim Uygulaması

HATALI HEKİM UYGULAMALARI

Ülkemizde konuyla ilgili genel olarak “hekim hatası”, “doktor hatası”, “tıbbî hata”, “tıbbî hizmetlerin kötü uygulanması”, “tıbbî yanlış uygulama” gibi kavramlar kullanılmaktadır.

TIBBİ HATA(KUSUR)

Tıbbî hatayı; “bir doktorun tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslekte acemilik veya kurallara uymama sonucu tedavi ve bakım standartlarına uymayan davranışları ile hastasına zarar vermesi” olarak tanımlamak mümkündür.

Tıbbî hata davalarında, ihmale dayalı dava nedeniyle tazminat alabilmesi için, davacının aşağıdaki unsurların varlığını ispat etmesi gerekir;

1. Genellikle doktor-hasta ilişkisinin varlığına dayanan, doktorun hastaya karşı bir yükümlülüğünün bulunması;

2. Uygulanabilir bir bakım veya tedavi standardı ve bunun ihlali;

3. Tazmin edilebilir bir zarar;

4. Bakım ve tedavi standardının ihlali ile meydana gelen zarar arasında nedensellik bağının bulunması.

Tıbbi standardı sağlayamamak da mesleki kusur olarak kabul edilir. Tıp bilimi kuralına uymama kasıtlı olabileceği gibi taksire de dayanabilir.

Taksirli sorumluluğun temeli özen yükümlülüğüne aykırılıktır. Özen yükümlülüğünün ihlali anlamındaki kusurlu davranış bilgisizlik veya deneyimsizlikten kaynaklanabilir.

Tıp bilimi ve mesleğine uygunluk konusunda, tedavinin yapıldığı tarihte geçerli olan bilimsel seviye ve ilgili mevzuat temel alınmaktadır.

TIBBÎ HATANIN ÜÇ YÖNÜ

Tıbbî Hata olarak nitelendirilebilecek herhangi bir davranış, ister hareket ister ihmal şeklinde olsun niteliğine göre bazen akde aykırılık veya haksız fiil şeklinde hukukî bir kusur, bazen bir ceza kuralına aykırılık sonucu bir suç, bazen de mesleki davranış kurallarına aykırılık olarak bir disiplin suçu oluşturabilecektir.

Kuşkusuz aynı davranışın her üç aykırılığı birden oluşturması, yani aynı zamanda bir hukuk davasının, ceza davasının ve disiplin kovuşturmasının konusunu teşkil etmesi mümkündür.

HUKUKİ YAKLAŞIM

Hekimlerin hastalarına nasıl davranması gerektiği ile bu konudaki beklentiler, yapılması ve yapılmaması gerekenler; ulusal ve uluslararası tıbbi etik değerler ve deontolojik kurallar, sözleşmeler, bildirgeler, yasalar, yönetmelikler gibi yazılı mevzuatla belirlenmiştir. Hekimler ve sağlık çalışanları tıbbi uygulamalarında hukuka aykırı bir davranışla hastaya zarar verdikleri takdirde çeşitli hukuk dalları karşısında sorumlulukları söz konusu olur ve bu zararı tazmin etmekle yükümlüdürler. Türk hukuk sisteminde hekimlerin sorumluluğu için genel kurallar söz konusu olmakta, özel düzenlemeler bulunmamaktadır. Yargıtay’ın da görüşü bu yönde olmakla, hekimlere daha esnek ve ayrıcalıklı ölçüler uygulanacağına ilişkin açık bir içtihatta bulunmamıştır.

Ceza sorumluluğu bakımından,

Tıbbi kusurun (tıbba aykırı davranışın, kasten icra edilmesi ve eylemin icrai biçimde gerçekleşmesi durumunda (örneğin steril olmadığı bilinen aletlerle ameliyat yapılması gibi), doğrudan veya olası kastla yaralama veya öldürme suçları oluşur. Burada esasen hekimin hatasından değil, kasıtlı davranışından söz edilir.

5237 sayılı Ceza Kanunu ’nda, hekimlerle ilgili “Kasten Öldürme, Kasten Yaralama, İntihara Yönlendirme, Taksirle Öldürme, Kasten Yaralamanın İhmali Bir Davranışla İşlenmesi, Taksirle Yaralama, İnsan Üzerinde Deney, Organ Ve Doku Ticareti, Çocuk Düşürtme, Kısırlaştırma, Yarımcılık, Radyasyon Yayma, Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma, Resmi Belgede Sahtecilik, Sağlık Memurunun Gerçeğe Aykırı Belge Düzenlemesi, Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirmemesi, Genital Muayene“ suçları belirtilmiştir.

Tıbbi uygulama hataları ile ilgili olarak hekimler hakkında yürütülen ceza soruşturmalarında sonuç olarak aynı kanun hükümleri uygulanmakta ise de, kamuda çalışan hekimlerle özel sağlık kuruluşlarında ya da bağımız olarak çalışan hekimler arasında soruşturmaya başlanma şekilleri farklılık arz eder. Özel hastanelerde veya kendi muayenehanelerinde çalışan hekimler hakkında tıbbi kötü uygulama iddiası ile ilgili bir şikâyette bulunduğunda, Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından derhal soruşturmaya başlanırken; Kamuda çalışan hekimler hakkında, adli soruşturma başlatılabilmesi için 4483 sayılı yasa gereği mülki amirliklerce haklarında “Soruşturma İzni” verilmesi gerekmektedir.

Cumhuriyet Başsavcılıklarında yapılan inceleme sonucunda, suçun işlendiğini gösteren makul şüphenin oluşması halinde hekim hakkında kamu davası açılacaktır.

ŞİKAYET EDİLEN HEKİMLER AÇISINDAN HUKUKİ SÜREÇ

Hekim kusurlu bulunursa;

1) Ceza Mahkemeleri tarafından hapis cezası,

2) Hukuk Mahkemeleri tarafından maddi-manevi tazminat ödemesi yönünde karar,

3) Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu tarafından süreli meslekten men cezası,

4) Hekim kamu görevlisi ise ayrıca disiplin cezası verilmektedir.

Görülme sıklığı ve nedenlerine baktığımızda, Amerikan Tıp Enstitüsünün 2000 yılı raporuna göre A.B.D.’de her yıl 44.000 ile 98.000 arasında hastanın tıbbi uygulama hatalarına bağlı öldüğü bildirilmektedir. Yurtdışında tıbbi uygulama hatası iddialarının artmasının nedenleri arasında tıpta sürekli yeniliklerin görülmesi ve bunların bütün topluma hızla yayılması, toplumun bilinç ve eğitim düzeyinin artması, sigorta sisteminin gelişmesi, hak arama mücadelesi gibi çeşitli tıbbi, hukuki ve sosyal faktörler gösterilebilmektedir.

Ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalarda tıbbi uygulama hataları iddialarında son yıllarda % 40-120 arasında artışlar bildirilmektedir.

Ülkemizde tıbbî hata olarak tanımlanan hatalı hekim uygulamaları ve şikâyet konusu olan vakaların son yıllarda çok arttığı göz önünde bulundurulduğunda, aslında konunun çok yönlü olduğu, Türkiye’nin genel, siyasal, toplumsal, ekonomik, idari ve eğitimsel şartlarından bağımsız düşünülemeyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Ülkemizde Yüksek Sağlık Şurasına başvurular göz önüne alındığında her 30 hekimden birinin yasal şikâyete uğradığı görülmektedir.

Tıbbi uygulama hata iddiası ile açılan davalarda artış, yeni Türk Ceza Kanunu’nda ceza oranlarının artması, verilen cezaların paraya çevrilmemesi, ertelenmemesi, kimi zaman ise yüksek tazminat ile sonuçlanan davalar hekimlerin üzerindeki baskıyı artırdığını da eklemek de fayda vardır.

SONUÇ

Hastayla güvene dayalı ilişki kurmak, uygun biçimde aydınlatılmış onamı almak, mesleki gizliliği korumak, kayıtlara özen göstermek ve uygulanan tıbbi girişimlerin bilimsel dayanağından emin olmak, hata ve zarar oluşumunu önlemek için hekimin üzerine düşen sorumluluklardır. Aksi takdirde hekimlerin, meslek icraları esnasında, gereken titizliği göstermediği yönünde bir şüphenin varlığı halinde bile hastanın, hekim hakkında hukuki süreci başlatmasının önem arz edeceği kanaatindeyiz.

EMSAL YARGITAY KARARLARI

“Bizzat hekim tarafından yapılması gereken bir işlemin yardımcı personele yaptırılması sonucu yaranın enfekte olmasına yol açılması cezayı gerektirir.” (Y4CD. 13.6.2006, 7665/12374.)

“Tedavi yöntemi veya uygulamasındaki kusur nedeniyle hastanın zarara uğraması halinde taksire dayalı sorumluluk doğar.”Bilirkişi raporunda tedavi için yapılan müdahale sonrasında sanığın bacağında gereksiz kısaltma yapılmış olması nedeniyle 1/8 oranında kusurlu olduğunun belirtilmesi…” (Y4CD. 20.03.2012, 2011/16504 – 2012/7165.)

“Doktorun doğru tanıyı koymakta gecikilmesi de tıbbi kusur teşkil eder. Bir olayda çocuğun hastalığının teşhisinde gecikmenin sorumluluğa neden olacağı belirtilmiştir.” (Y4CD. 14.6.2006, 52/12500)