kiymetli-evrakin-ziyai-ve-iptali

Kıymetli Evrakın Ziyai ve İptali

Kıymetli Evrakın Ziyai Kavramı

Kıymetli evrakın zayi olması hakkında TTK’da herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Doktrine ve Yargıtay kararlarına göre kaybolan, yırtılan, rıza dışında elden herhangi bir şekilde çıkan senetler, zayi senet olarak kabul edilmektedir. Ancak senedin zarar gördüğü her durum zayi olarak kabul edilmemelidir. Örnek vermek gerekirse; Senet kullanılmaktan dolayı yıpranmışsa ancak senedin ana unsurları, senet üzerinden anlaşılıyorsa burada senedin iptali değil de yeniden düzenlenmesi istenebilir.

Kıymetli Evrakın İptali Usulü

  1. Ödemeden Men Kararı

Ödemeden men kararı; Emre yazılı senetlerde, ödeme yeri yahut hamilin yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinden talep edilir ancak senet hamiline veya nama yazılı bir senet ise bu karar borçlunun yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinden alınır.

2) İade Davası

Kıymetli Evrak sahibinin elinden rızası dışında çıkmış ve senedin kimde olduğu biliniyor ise TTK 763. Maddeye göre, yetkili ve görevli mahkemede iade davası açılmalıdır. Kıymetli evrakın sahibi süresi içinde iade davası açmazsa, mahkeme kıymetli evrakı kendisine sunan kişiye geri verir ve ödeme yasağını kaldırır.

3) İptal Davası

“E) İptal kararı

 I – Şartları

MADDE 651-

(1) Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir.

(2) Kıymetli evrakın zayi olduğu veya zıyaın ortaya çıktığı anda senet üzerinde hak sahibi olan kişi, senedin iptaline karar verilmesini isteyebilir.

II – Hükümleri

MADDE 652-

(1) İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir.

(2) Bunun dışında iptal usulü ve hükümleri hakkında, kıymetli evrakın çeşitli türlerine ilişkin özel hükümler uygulanır.”

 İptal davasının şartları;

-Senet zayi olmuş olmalı

Senet, çalınma, yanma, yırtılma ve benzeri hallerden dolayı zayi olmalıdır.

-Senet hamilin rızası dışında elden çıkmış ve kimde olduğu bilinmiyor olmalı

Eğer senedin kimde olduğu biliniyor ise istirdat davası ile geri alınabilir.

-Senet üstündeki hak devam ediyor olmalı

Senet üzerinde ayni hakka sahip olmak  gerekmektedir.

-Senedin iptali mümkün olmalı

TTK da iptali mümkün olan senetlerden olmalıdır.

YARGITAY

  1. HUKUK DAİRESİ
  2. 1979/1436
  3. 1979/1416
  4. 21.3.1979
  • KIYMETLİ EVRAKIN YİTİRİLMESİ NEDENİYLE ZAYİ BELGESİ ALINMASI ( Senetsiz Olarak Açılan Davada Alacağın Varlığının Kanıtlanması )
  • ALACAĞIN VARLIĞININ KANITLANMASI ZORUNLULUĞU ( Kıymetli Evrakın Yitirilmesi Nedeniyle Zayi Belgesi Alınması )
  • BONONUN YİTİRİLMESİ ( Zayi Belgesine Dayanarak Açılan Davada Alacağın Varlığının Kanıtlanması Zorunluluğu )
  • ZAYİ BELGESİNE DAYANARAK AÇILAN ALACAK DAVASI ( Bononun Yitirilmesi Durumunda )

6762/m.557,564,669,743

ÖZET : Kıymetli evrakın yitirilmesi nedeniyle, iptal kararı ( zayi belgesi ) alan davacı, iptal kararı ile senetsiz olarak borçluya karşı dava açma hakkını kazanmış olup açılan davada alacağının varlığını da kanıtlamalıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı ( Erzurum Birinci Asliye Hukuk Hakimliği )nce verilen 29.9.1978 tarih ve 1336/585 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü :

KARAR : Davacı vekili, müvekkilini teminat cirosu ile tevdii edilen 15.11.1976 vadeli 9000 liralık senedin borçlusunun davalı olduğunu, senedin tahsili için Erzurum Yapı ve Kredi Bankası’na gönderilen senedin postada kayıp olduğunu, müvekkilinin mahkemeden iptal kararı da aldığını iddia ile 9.000 liranın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı savunmasında, dava konusu senedin borçlusu olmadığından davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

TTK’nun 557. maddesi gereğince bonoda mündemiç olan hak senetden ayrı olarak dermeyan edilemez. Bu nedenle davacı kaybolan asıl senet nedeni ile zayi belgesi almış ve böylelikle de senetsiz borçlu aleyhine dava açmak hakkını kazanmış bulunmaktadır. Ancak davacının alacağının varlığını da isbat etmesi gerekir. Davacı zayi olan senetle alacaklı olduğunu 17.11.1976 tarihli kasa fişi ile mezkur senetten dolayı borçlu olduğu miktarı davacı bankaya yatırmış ancak, 16.12.1976 tarihli kasa fişi ile de, senet kendisine iade edilmediği için bankaya borçlu olup, yatırmış olduğu miktarı bankadan tahsil etmiştir. Bu arada borçlu olmadığını söyleyen davalı ise davacıya hitaben yazdığı 7.2.1977 tarihli mektupta dava konusu olan senedin borçlusu olduğunu bizzat bildirmektedir. Bu durumda davacı zayi olan senede mündemiç olan alacağını ispat ettiğine göre davanın kabulüne karar verilmek gerekirken yazılı şekilde, iddianın isbat edilmediğinden ve gereksiz olarak yaptırılmış olan anda dayanılarak davanın reddi cihetine gidilmesi isabetsizdir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 21.3.1979 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.